Banksy
Birçok
renkleriyle bir arada kalmayı başaran ve devam ettirilen Punk kültürü ile
Futbol, Siyaset, Uluslararası beraberlik ve Arkadaşlık FC ST Pauli’yi özel
kılan şeyler!
Nick Davidson’ın İthaki Yayınları’ndan çıkan “Korsanlar,
Punklar ve Siyaset; FC. St. Pauli: Radikal Bir Futbol Kulübüne Aşık Olmak’’
kitabı futbolu merkeze alarak ırkçılığı, ayrımcılığı, tribün kültürünü,
cinsiyetçiliği, siyaseti ve sokakları anlatıyor. Watford taraftarı olan Nick
Davidson’ın son yıllarda İngiltere’de futbolun had safhada endüstrileşmesiyle
birlikte FC St. Pauli takımına nasıl ilgi duyduğunu maçlara giderek
tezahüratlara, rengarenk pankartlara, meşalelere, stadyum atmosferine ve
deplasman anılarına kadar her şeyi taraftar gözüyle aktarıyor. Futbolun sadece
futbol olmadığını göstererek. İçerikte verilen dipnotlar ve kaynakçalar St.
Pauli ve taraftarı hakkında birçok bilgi edinmemizi sağlıyor. Yazarımızı kitabı
yazamaya “çeken’’ şey St. Pauli’nin siyasi
duruşu, sosyal aktivizmi ve inançları. Kitaba başlamasının esas sebepleride
bunlar. Ayrıca Miletorn’da futbol
kültüründe üstü kapalı şekilde yürütülen ve günümüz toplumlarının geneline
hakim olan Irkçı, Cinsiyetçi ve Homofobik faaliyetlerin asla kabul görmediğine olan
inancı.
Pauli, taraftar
ortamını daha çeşitli, canlı ve güçlü tutarak faşizme ve diğer bütün
ayrımcılık unsurlarına karşı duruşu gözetiyor.
Taraftarlar demokratik değerleri yitirmeden modern futbol sektörünün tüketimci
politikasına karşı bir direniş gösteriyor. Günümüzde buna benzer pek bir oluşum
olamadığını söyleyebiliriz. Yazar Türkiye’de St. Pauli’nın yaptıklarını ve
sahip olduğu değerleri özümsemeye çalışan yenilikçi taraftar gruplarına da
değiniyor. Beşiktaş taraftar gruplarının bu tür düşüncelere daha yakın
olduğundan bahseder. Ayrıca Fenerbahçe’de: Vamosbien, Taşra, Unifeb...
Gençlerbirliğin’de: Karakızıl… Galatasaray’da: Tek Yumruk… Gümüşlük Spor ve Amed Spor taraftarı gibi farklı
grupları da bu eylemlere yakın görüyor. (Kitap yazarın 2013’de ki izlenimlerini
belirtiyor…)
Hepimiz
Deniz Naki’yiz
St. Pauli’nin en sevdiği evlatlık çocuğu olarak
tanımladığı Deniz Naki’den onun Türkiye’de siyasi sebeplerle gördüğü baskıdan
ve Amed Spor’dan da epey bahsediyor. Kitabın Türkçe baskısına yazdığı önsözde;
St. Pauli taraftarları en sevdikleri oğullarının etnik kökeni veya inançları
sebebiyle zulüm görmemesini umuyorlar. Bütün risklere rağmen, Deniz Naki de St.
Pauli taraftarları gibi inandığı şeyler için ayakta durmaya çalışıyor. St.
Pauli sokaklarındaki duvarlarda görebileceğiniz Almanca çıkartmalarda yazdığı
gibi: ‘Hepimiz Deniz Naki’yiz!’
Bir
Takımdan Daha Fazlası
Yazar, kitabı keşfedenler için “ciğerlere temiz havayı
çekmek gibidir!’’ diye tanımlıyor. Travesti kulüp başkanlarının hikayeleri,
serseriler, anarşistler ve çoğunlukla sol görüşlü taraftarlar ve takımın
bulunduğu bölge insanları kulübe bağlayan unsurlar. Nick, kitabın ilk adını
“Korsanlar, Serseriler ve Fahişeler’’ olarak düşünür. Bu isimin altında yatan
fikir ise medyada dikkat çekmek, spor kitapları raflarında göze çarpmak ve
fazla satış yaparak takıma destek sağlamaktır. Fakat bunun ötesinde kitabın
ismi İngiliz ve Alman basımında kulüp hakkında yazılan yazıların içeriğine
dikkat çekmek ve kulübe çizilen imajı değiştirmek istiyor. Kulübü genellikle meşhur Reeperbahn caddesinin fuhuş
hayatıyla özdeşleştirilecek olsalar da, Nick Davidson nihayetinde siyasetin kulüp
ve taraftar kimliğinin inşasında çok daha önemli rol oynadığını söyler.
St. Pauli,
Hamburg şehrinin surları dışında Araf’ta kalan bölgede yer alıyor. Hem kulüp
hem de bölge Fuhuş, Punklar ve Siyasetten dolayı "ötekileşmiş’’ olma
özelliğini paylaşıyor. Bölge, futbol ve yaşam kültürü olarak Hamburg’un
ekonomik ve burjuva hayatının gölgesinden hiçbir zaman kurtulamamış. Ama
taraftarları, direnişleri ve inançlarıyla birçok kez ayağa kalkmasını bilen bir
takım olduğunu bizlere ispat etmiş. 2003 yılında taraftarlarının desteği ile iflasın
eşiğinden dönen bir futbol kulübü! Görüldüğü gibi St. Pauli bir takımdan daha
fazlası…
Hoşgeldiniz
Mülteciler
Pauli tribünlerinde hiçbir futbol maçında şahit
olamayacağınız farklı pankartlarla selamlıyor bizleri! Taraftarın mizah anlayışı, yapılan siyasi şakalar, Irkçılık, Cinsiyetçilik, Homofobi
karşıtlığını vurgulayan pankartlar görürsünüz. St. Pauli taraftarı maç
çıkışlarında ki kitlesel eylemleri ile ünlüdür. 2013 yılın da FC. Lampeduse ile
yapılan özel maçtan sonra Akdeniz’in öbür ucundan savaştan, baskıdan kaçarak
geçmeye çalışan 300 kişilik mülteci grubuna dikkat çekmek için eylem yapıldı. Daha sonra mülteciler için birçok proje
gerçekleştiriliyor. FC Lampedusa kulübü futbol tutkusunu devam ettirmek isteyen
mülteciler için kurulmuştur. Evrak ve bir takım belge işleri istemeyen bir
kulüptür. FC St. Pauli, FC Lampedusa takımını daha sonra bünyesine katmıştır.
Ardından Eylül 2015 tarihinde B. Dortmund ile hazırlık maçı düzenlendi ve
gelirlerin tümü mültecilere bağışlandı. Sahaya iki takım “Hoşgeldiniz
Mülteciler’’ pankartı ile çıktı.
Sınırsızlığın
Ütopyası
1980’lerin ortalarında kafatası ve çapraz kemik baskılı
bayrağı “Totenkopf’’ Punkların, Anarşistlerin ve Otonomların esin kaynağı
olarak bayrağın korsan kökenine dayanmasını belirtirler: Kendileri tarih boyunca, devlet
yöneticilerine karşı gelmiş hukukun geçerli olmadığı denizlerde yaşayan
korsanların modern dünyadaki görüşlerine bağlıyorlar. Bu kulüp taraftarının
yaptığı Hafenstraße işgal evleri, sınırların varlığını reddetmeye ve komünal
hayatı canlandırmaya dayalı “alternatif hayat projesinin’’ yapılan eylemleri
korsan ütopyasıyla bağdaştırıyorlar!
Geçit
Yok!
FC St. Pauli ve Almanya futbolu Hitler döneminde birçok
baskıya maruz kalır. Almanya’da Naziler ciddi bir örgütlenme içerisindeler. Nazi grupları
buldukları her alana sızmaya çalıştıklarını görüyoruz. Tribünler de buna dahil.
Tribünler arasında Nazilere karşı pankartlar, kampanyalar da oluyor. Fakat Nazilerin
alman hayatının her noktasını ele geçirmek için yürüttükleri “Gleichshaltung’’
aynı düzene sokma politikası Hitlerin yükselişi ile Almanya’da futbol kültürünü
başka bir noktaya çekiyor. Naziler, sokaklarda artan şiddet, Şubat 33
parlamentoya saldırı ve birçok durumdan faydalanan Hitler, anayasayı geçersiz
kılmış sivil halkları çiğneyerek birçok sosyalisti tutuklatmıştı.. Mart 33’te
seçimlerde yeterli oya sahip olamadığı için koalisyon kurmak zorunda kalmış ama
Hitler ordunun kontrolünü ele geçirerek partisinin yükselişini devam ettirmiş.
Bölgede ki halkı şiddet yoluyla korkutmaya başlamış parlamentoda ki vekilleri
tutuklamaya kadar gitmişti. Haziran 1933’te Futbol kulüplerine Yahudi oyuncuları
takımlarında oynatmamaları için birçok kulübe baskı yapmıştır. Ve oyuncular
takımlardan çıkartılmışlar. Günümüzde benzer hikayeleri çok iyi biliyor ve
yaşıyoruz…
Futbol’un
Ruhunu Öldüremezsiniz
Kapitalizmin, zaman ve mekan üzerindeki
tahakkümünün futbolda ki yansımalarına Nick Davidson kitapta çoğu kez değiniyor! Futbolun dünya çapındaki serüveni ve İngiliz
futbolunun 1980’lerde ki değişimini önümüze seriyor! 1992’de Premier Ligin kurulmasının
ardından televizyon yayın hakları alabilmek için dökülen paralar, dünya
futbolunun isimlerini İngiltere’ye çeker ve hikaye değişmeye başlar! Maaşlar ve
ücretler giderek artıyor başlama saatleri yayıncı kuruluşun insafına
bırakılıyor. Futbolun ruhu en çok para veren alıcıya satılıyor oyunun kalbi ve
ruhu zarar görüyordu. Futbol kendisini satmış, oyun tamamıyla sıhhileştirilmiş,
ticarileşmiş ve meta haline dönmüş. 90’lara kadar İngiliz futbolunun esas
takipçisi olan İşçi sınıfı oyundan giderek uzaklaşmaya başlamış. İşçiler ve
halkın birçok kesimi için mekansız bıraktırılan “futbol’’ kendine yeni
mekânlarını üretmeye başlamış. Bu dönüşüm kentlerde işçi sınıfının, artık bu
yeni mekânlarda oynanan futbolun izleyicisi başka bir yönüyle de tüketicisi
konumuna getirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder