16 Ekim 2018 Salı

Futbol Oynayan Uşaqlar


 Üniversite hayatımda bir sürü ev değiştirdim. Kaldığım evlerden biri apartmanın birinci katında, 1+1 boyutlarında, fakat müteahhitin uyanıklık yapıp kısmen 2+1 moduna soktuğu, 2 küçük odadan ve bu odaları birbirine bağlayan koridordan ibaretti. Benim odanın camı karşı binanın otoparkına açılıyordu. O arefelerde sabah okula, akşam işe gittiğimden uyumak için pek zamanım olmuyordu. Bazen okuldan erken çıkar, eve gelip iş saatine kadar kestirmeye çalışırdım. Olayın Osmaniye’de ve nisan-mayıs aylarında geçtiğini vurgulayıp konuya geçiyorum.

Osmaniye Adana’ya 1 saatlik mesafede olup, hala niye il statüsü aldığını anlamayan bir şehir. Adana  sıcağını da az çok duymuşsunuzdur. Şubat ayında deniz mevsiminin açıldığı bu yörede nisan-mayıs aylarındaki sıcaklığı tasvir etmek zor olmasa gerek. Dersten gelip yatağıma girdiğimde tam uyumak için zaman bulduğuma sevinecekken odadaki sıcaklık önüme geçip yüzündeki alçakca bir gülüşle şahadet parmağını sağa sola sallamaya başlıyordu. Camı açtığımda da karşı binanın otoparkında top oynayan çocukların gürültüsü uyumama izin vermiyordu. Bir türlü uyuyamıyordum. Her defasında uykusuzluğun verdiği gerginlik dolu sinirle cama çıkıp çocuklara sessiz olmaları konusunda bağırmak istiyordum. Tam bağırmanın eşiğine geldiğimde hafızamın derinliğinde bir şimşek çakar ve beni bu kararımdan vaz geçirirdi.

Çocukluğumun 3 senesi hariç geride kalan kısmı köyde geçmiş. Futbol oynadığımız alanların zemini genellikle topraktan oluşurdu. Şimdiki halı saha tabiriyle söylersem toprak saha maçları yapıyorduk. Çöplükten, kuytu köşeden bulduğumuz, sahanın diğer ucundan bakınca görüle bilecek ölçüde her hangi 2 nesne bizim kalelerin direklerini belirlerdi. Bizim kalelerimizin üst direği kalede duran şahsın boyunun uzunluğuna eşit olurdu. Eğer top kaledeki çocuğun boyunun yetmediği kadar yüksekden geçmişse demek ki top kalenin üstünden geçip gitmiş. Yan çizgilerimiz olmazdı. Biri topla sahadan fazla uzaklaştığında topun taç’a çıktığına karar verirdik. Bazen topu “taça çıkaran” kişi topun henüz taça çıkmadığını iddaa ederdi, bu sefer de kavga çıkardı. Bu kavgalar, direksiz kaleler, yan çizgisiz, toprak dolu sahalar bizi rahatsız etmiyordu. Bizi rahatsız eden hep top oynadığımız sahaların yakınlarında evi olan köylüler olurdu. Gürültümüzden rahatsız olduklarını söyleyip bizi kaç kere dikenlerini temizleyip, top oynaya bileceğimiz kıvama getirdiğimiz sahalarımızdan kovmuşlardır. Bizim için en büyük facia topumuzun bu köylülerden birinin bahçesine düşmesiydi. Çoğu zaman geri vermezdiler. Topumuzu bahçelerinde, hevesimizi, sevincimizi, çocukluğumuzu kursağımızda bırakırlardı.

Bir keresinde yine topumuz köylülerden birinin bahçesine düşmüştü. Hepimiz toplanıp dakikalar boyunca yalvarsak da topumuzu gözümüzün önünde kesip doğramıştı. Duvarın dibinde dizilip biraz ağlamıştık.. Ee.. Daha doğrusu, bayağı ağlamıştık. O topu arkadaşlarla aramızda 20-30 kuruş toplayıp almıştık. Evet! Doğru, bayağı bayağı ağlamıştık. Hatta arkadaşlardan biri hıçkırarak topumuzu kesen köylüye “Ben o topu almak için para verebileyim diye kümesten tavukların yumurtasını çalıp, satmıştım. Annem de bunu öğrenince beni dövmüştü. Sen de topu bahçenize attığımız için bizi döveydin, hatta herkesin yerine beni döveydin, ama o topumuzu kesmeseydin be amcaa!” demişti.

Üstünde bayraklar olan toplar vardı. En ucuz fiyata o toplar satılırdı. Her aldığımızda aramızdan mutlaka biri topun üzerinde bayrağımızı arardı.

Evet.. Her kalkıp camdan çocuklara bağırmanın eşiğine geldiğimde hafızamın derinlerinden çakan şimşek işte bu olayları gözlerimin önüne seriyor ve beni bu kararımdan vazgeçiriyordu.

O çocukların benim bağırmama tepki vermelerinden, toplarını alıp gitmelerinden, maçlarının yarım kalmasından korkuyordum. Gürültülerinden rahatsız olan bir amcanın benim bağırışımdan cesaret toplayıp gelip toplarını kesmesinden korkuyordum. Ya o çocuklar da bizim gibi duvarın dibinde dizilip ağlasaydılar?! Nasıl olurdu?! Bunları düşündükce çocukların topunun kesileceğine camı kapatıp içerde sıcaktan nefesimin kesilmesini tercih ediyordum.

                                                                                                                  İngilab Guliyev

1 yorum:

Ne Demek KarşıFest’te Gelmiyorum!

Karşı Lig’in   bir sezonu daha   geride kaldı, Eril Kültür ve Şiddet’e pek çok gol attık, yeterli olmadığının farkındayız, daha çok top sü...