13 Ekim 2018 Cumartesi

Güneşli Bir Pazartesi

Tuvalet kâğıdım bitmek üzere ve ben kara kara düşünüyorum. Biriktirdiğim parayı yaz tatilinde harcadığım için parasız kaldım. Hangi parayla kendime yeni bir paket tuvalet kâğıdı alırım bilemiyorum. Bir kez daha anladım ki insan her duruma hazırlıklı olmalı ve bir kenara para ayırmalı. Bunu yapmadığım için kendime çok kızıyorum…  Birkaç yüz dolarım vardı, yok yere gidip bozdurdum, bozdurmasaydım şimdi kafam çok rahattı. Nereden bilebilirdim altı ayda iki katı yükseleceğini?

Son paketi aldığım o günü çok iyi hatırlıyorum. O zamanlar durumum iyiydi. Ufak hesap yapmadan, farklı markalar arenasındaki fiyat farklarına pek dikkat etmeden, canım ne istiyorsa onu alıyordum. O gün de gidip en iyi markanın, en büyük paketini almıştım. Paket poşete sığmadığı için açıkta taşımak zorunda kalmış, onu kullanış amacım ortada olduğu için de görenlerin gözünde hadise canlanır diye koşar adım eve gitmiş ve apartmana girdiğimde derin bir oh çekmiştim. Aradan yaklaşık altı ay geçti, bir tanıdık yolda görmüşse de çoktan unutmuştur beni. Hoş bu arada memlekette o kadar çok şey oldu ki milletin bunları düşünecek hali kalmamıştır. Onlar şimdi evlerine ekmeği nasıl götüreceklerini düşünüyorlardır. Ben henüz o duruma düşmedim, çavdar ekmeği alacak beş liram var çok şükür.

Eskiden anneannemlerin evinde taharet bezi vardı. Alaturka tuvaletin musluğunun borusuna asılı dururdu. Alışık olmadığım için kullanamazdım. Artık o bezlerden mi kullanmaya başlasam? diye düşünüyorum. Hayat çok pahalıdandı ben de geçinebilmek için bir dizi tasarruf tedbiri almaya başladım, artık tuvalete okulda gidiyorum. Alaturka tuvalette biraz zor oluyor ama olsun ona da alışırım. İzleyenler bilir “Güneşli Pazartesiler” filmindeki gibi yaşamanın zamanı geldi artık,  hayatı beleşe getirmek gerek hem zevkli de... Bunları yaparken yaşadığın maceraları anlatırsın ileride torunlarına. Geçen akşam da ismi lazım değil eve gelen bir arkadaş tuvalete gitmek istedi, hemen müdahale ettim “abi büyük mü küçük mü?” dedim, “büyük cano” dedi.  “abi kusura bakma tuvalet biraz arızalı da ben de okulda gidiyorum ama küçükse yapabilirsin.” dedim. Yalan söylemek zorunda kaldım ne yapayım.

İşte bugün de bizim okulun bahçesinde arkadaşlarla oturuyorduk ama ben zihnen orada değildim, konuşulanları duymuyordum. Bana dönüp “ neyin var, son günlere düşüncelisin” dediler, ben de “kafam biraz karışık” dedim. Aslında Son kalan beş ruloyu şubat zammına kadar nasıl idare edeceğimi düşünüyordum ancak bu derdi herkesle paylaşamazdım. Tam böyle otururken birden okuldan bir arkadaş dibimde bitiverdi. Fark etiğim ilk anda irkildim. Arkadaş elinde ışıl ışıl parlayan, baktım hem de 32’li bir paket tuvalet kâğıdıyla tepemde dikiliyor. Arkadaşı tepeden tırnağa bir süzdüm ve  “oooo, dedim, parayı bulmuşsun, hayırlı olsun.”  Parayla imanın kimde olduğu hakikaten belli değil.  Gözlerim parladı. Kıskançlığımı gizlemeye çalışan bir gülüşle yüzümde öylece kalakaldım, sonra arkadaşın elindeki hazineye gözlerimi diktim. Geçmişe, o güzel günlere, gidiverdim. O markayı zamanında ben de kullanmıştım. Üç katlıydı, pamuksu bir yumuşaklığı vardı, kullanırken ayrı bir keyif alıyordum. Fakat şimdi piyasanın en pahalısıydı ve o günler artık çok gerilerde kalmıştı. “Aman abla dedim yalnız dolaşma bununla, başına bir iş gelir.” Sonra sırnaşmaya başladım, “Ama bak iyi tarafı da var, yıllardır haber alamadığın akrabaların gelir, bulur seni.  Daha fazla dayanamadım, “eee dedim hayırdır, nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ben nerede yanlış yaptım çok merak ediyordum. Belli etmiyordum ama biraz da sinirlenmiştim arkadaşa, insanın nerede olduğunu bilmesi lazım. Öyle elinde 32’li tuvalet kâğıdıyla öğretmenlerin arasına girilmez, bizim aldığımız belli, verdiğimiz belli. Olan var, olmayan var. Ama işte nezaket de gerilerde kaldı. Ama günahını almışım arkadaşın konuşunca anladım. “Ya ondan değil, bugün kayın pederin elli ikisi de hayır için bunlardan dağıtıyoruz, size de getirdim.” dedi.  Allaaah! Sevincimi görmeliydiniz. Dikkatli kullanırsam bu beni en az iki, hatta üç hafta idare ederdi.  Ellerimi pantolonumun beline koyup peşin satan adam gibi arkama yaslandım, gözlerimin içi gülüyordu, otuz iki diş tekmili birden sırıtıyordum.

Sonra, kendime geldim, ciddileşip doğruldum ayıp olmasın şimdi. Arkadaş gözümüzün önünde cânım paketi yırttı, hepimizin önüne birer tane koydu. Hep birlikte “Allah razı olsun” dedik, o da “sizden de” dedi. Sonra bahçedeki diğer arkadaşlara da birer tane vermek için onlara doğru yöneldi. “Müdür Beyle idareci arkadaşlara da birer tane bırak,” diye arkasından bağırdım. O da Uzaklaşırken “bırakacağım, bırakacağım tabi ki bırakmaz olur muyum” diye yanıt verdi.
                                                                                                                  

                                                                                                                        Tolga Çetinkaya
                                                                                                                                        10.09.2018 
                                                                                                                                          Pazartesi                                                                                                                                                         Moda


1 yorum:

  1. morunili bir dosttan güzel bir yazı emeğine sağlık cano...

    YanıtlaSil

Ne Demek KarşıFest’te Gelmiyorum!

Karşı Lig’in   bir sezonu daha   geride kaldı, Eril Kültür ve Şiddet’e pek çok gol attık, yeterli olmadığının farkındayız, daha çok top sü...