Baverya dağlarında bir vadide Mittenwald diye bir köy
var. İsminin anlamı 'ormanın ortasında' demektir. Gerçekten de etrafa bakarken
ormanlı dağlar ve gökyüzüden başka bir şey görünmez. Johann Wolfgang von Goethe
İtalya gezisinde bir gece burada kalmış. Kaldığı eve bir tabela çakmışlar ve
köyde herkes gurur duyar. Ama Baverya daha çok Münih futbol kulübüyle gurur
duyar. Hafta sonuları çoğu insan yöresel kıyafeti ya da Baverya Münih forması
giyer. Her pazar - yaz, kış - futbol oynuyorduk orada. Ben Mittenwald'a
gelmeden önce de oynuyorlardı, benim orada geçirdiğim 3 sene boyunca oynadık ve
şimdi de oynuyorlar. Hep oynayacaklar herhalde. Thomas diye bir arkadaş herkese
tek tek telefon açıyordu ama artık whatsapp grubu var - bir tek bana mesaj atmak
zorunda kaldı. Hiç de unutmazdı beni, sağolsun. 5-10 Mittenwaldli gelir - çoğu
Baverya Münih formasıyla - farklı zamanların, babalarından kalma ya da en yeni
formalarıyla görebiliriz orada. 2-3 asker gelir (köy Avusturya sınıra yakın
olduğu için büyük bir kışlayı barındırır - onunla da maalesef çoğu insan gurur
duyar). Onlar herkesten daha formda, gece gündüz dağlarda koşmak zorunda
kaldıkları için. Enstrüman yapımı okulunda okuyan benim gibi 2-3 öğrenci gelir,
bazı Mittenwaldlı onları yabancı olarak görürler. Baverya dışından geldikleri
için.
Yağmurlu sonbahar günlerinde bazen çok az kişiydik,
ama bu derdimiz Ahmad ile tanıştıktan sonra çözüldü. Ahmad, Suriyeli bir
arkadaşımız, dünyanın en güzel felafel’ini yapar, ama bu ayrı bir konu.
Mittenwald'da yaşayan ilticacıların çoğu gibi bir yurtta kalıyordu. Bir gün
oradaki çocuklara haber verip maça geldi. Sonra fazla gelemedi, pazar günleri
bir restoranda çalıştığı için. Ama İdris gibi Eritreli çocuklar gelmeye başladı. Suriyeli, Rojavalı, Iraklı,
Afganistanlı, Filistinli, Yemenli çocuklar ve Nijeryalı genç bir kadın da. İki
kadın olduk yani. Bayağı kalabalık olduk. Bazen yirmi kişiden fazlaydık.
Kaleleri çok uzak koymamız gerekirdi ve maçlarımız çok dağınık olurdu. Dili ve
kuralları Baverya dili ve kurallarından farklı olduğu için. Bazen küçük
çocuklar da gelirdi, sahayı karıştırlar, dikkat etmek gerekirdi. Bazen dili hiç
bilmeyen yaşlı amcalar da oynamak isterdi. Bazen daha düzenli futbol
oynadığımız arkadaşlar buna huysuzluk ederdi, ama çok değil. Sonuçta futbol
candır.
Her şey toz pembe değildi tabii. Saçmasapan lafları da
duydum: 'Takımda Arapça bilmeyen tek ben miyim?' diye sordu asker olan bir
arkadaşımız. Ondan sonra Eritreli çok hızlı koşan bir çocukla çok güzel
paslaşarak oynadı. Arap arkadaşlar Afganistanlı arkadaşları sevmez, pas vermek
istemezlerdi, ama bunları da geçtik galiba. Sonuçta güzel gol atmak daha önemli
geldi. Yavaş yavaş dil öğrenildi, yavaş yavaş isimler hatırlandı. Daha önce hiç
duymadığın bir ismi hatırlamak zor bir şeymiş. Ama lakaplar da kalır. Çok iyi
çalım atan bir çocuğa hala Mbappé derler. Eskiden Halepte futbol oynayan
Afrinli bir adamla bazen Türkçe konuşurdum. İstanbul'da bir kaç sene terzi
olarak çalışıyormuş.
Kışın Thomas ilticacı çocukları arabasıyla yurttan
alırdı, kar eriyince, ben bisiklet ile oraya giderdim. Orada bahçede oynayan
küçük çocuklara 'İdris nerede?' diye sorardım. Onlar da koşup İdris'e haber
verirlerdi. İdris de diğer çocukları toplardı. Ramazan ayında herkes evinden
uykulu çıkardı, bazen hazırlanmaları çok uzun sürerdi ve bunu düşünerek yarım
saat önce giderdim, herkes bir bisiklet bulana kadar biraz daha zaman geçer,
kavga edilir, ama sonuçta hep beraber sahaya geçerdik.
Bir gün 'İdris nerede?' diye sorduğumda küçük bir kız
'İdris öldü' dedi ve oynamaya devam etti. Bu çocukların ölüme ne kadar alışkın
olduklarını o ara anladım, ama İdris'in nerede olduğunu anlamadım. Nasıl yani,
niye haberimiz yok? Thomas ile beraber Polis'e gittik. 'Akraba değilsiniz, size
hiç bir bilgi veremem, ama kimsesiz birisi ölürse masraflar devlet tarafından
karşılanmak üzere gömülür.' Adamın neye değer verdiğini anlamış olduk, ama
İdris'in nerede olduğu belli olmadı. Yurttakiler onun Münih'te bir nehirde ölü
bulunduğunu anlatıyor. Münih'e gitmeden önce göç idaresine gitmiş. Orada ne
öğrenmiş? İntihar mi etmiş? İçip suya mı düşmüş? Yüzmeyi bilir miydi? Derdi
neydi? Soy ismini bile bilmiyoruz. Gazetelerde bir şey yok. Akrabalara nasıl
ulaşacağız?Bir sonraki pazar bir dakika saygı duruşu yaptık. Aklımıza bundan
başka bir şey gelmedi. Ondan sonra her zamanki gibi futbol oynadık. Futbol
candır. Ama futboldan başka bir şey yapmadığımız için mi İdris'in şimdi nerede
olduğunu anlayamıyoruz?
Christina
Müller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder