Forzalı
olmak, bana ait gibi görünen diğer birçok şey gibi, benim isteğimle
gerçekleşmiş değil. Takım tutmanın, bir izahı da yok zaten. Takım tutmak, bildiğin,
gönül işi. İnsan, kime âşık olacağını seçemediği gibi, hangi takımı tutacağına
da karar veremiyor.
Son maçlarda
kaybedilen puanlar, dört küsur senedir Karşı Lig Kupası’nı alamamak, sahada, kale
hariç bir türlü boy gösterememek, kendi futbol sürecimin hemen her anına kazılı ileride
oynama isteği… kafama huniyi takana kadarmış… Acı çektik, acıları hep bize kendimize,
mutlu olduk mutlulukları hep bize herkese fatura ettik, bizim hesabımıza
yazıldı bütün olan bitenler!
Mağlup olan
bir takım nasıl güler, yenik olanla bu denli empati. Forzalılık da, Forza da
sürekli galip olmaktan ötürü sabrı zorlayan bir mutluluk işi yensen de yenilsen
de hatta köşende oturup seyretsen de. Ama dedim ya, bu takımı sevmenin bir izahı yok. Gönül işi bu, gönül…
Bol seretoninli serüven.
Çocukken her
şey güllük gülistanlık. Gerçeklerin, kurulan hayallerle kurduğu bağ başka bir
şeye dönüşür ergenlikte. Hayatta kalmak için, mücadele etmek gerektiğine şahit
olmanın o ağır yükü biner omuzlarına. Ama işte, yani bir şeyin parçası olmanın heyecanı;
sevgiyle kurulmuş bir takımı paylaşmanın güzel aidiyetine dönüştü, ona yakışan herşeyi, ‘şıp’
diye anlar, görür ve konumlanırsın.
Bu bahsettiğim
aidiyetin kutsanması değil. Bu takımlı olmak, bu takımda olmak değil aslında
sana uymasada, altına imza atmaktır pratiğinin, dünyalı olmak gibi bir duygu. Her
maça çıktığınızda, sonuçtan her zaman emin olduğunuz bir süreç başlar sizin
için.
Gülün -ister dans edin ister “için”!- her daim size ait olduğunu anlarsınız, gülen yüzlerin.
Gülün -ister dans edin ister “için”!- her daim size ait olduğunu anlarsınız, gülen yüzlerin.
Doğruya aç ve
durmadan onu arayan. Bu denli anlayan, bu denli birbirine temas eden bir takım,
Bu benimle yada ilişki kurduğum şeyle ilgili bir durum değil, kesinlikle
bizimle dünyayla ilgili. Bir mümkünün parçası olarak yaşamak, nefes almak demek!
Bu açıdan bu takımlı olmak, ‘bütün mümkünlerin kıyısında’ yaşamak gibi! Hiç bir
türlü mağlup edilemeyeceğiniz hissi, bütün karanlığı bastıracak denli güçlü.
Bu duygu,
elbette sahici bir duygu! Bir kaleci, takımı gol kaçırdığında ne kadar duygulanırsa,
o kadar işte! Kendi adıma, takımımın adaletin yerini bulmasını arzu eden
insanlardan oluşması, merhametin, vicdanın tarafı olması. Maçı değil insanı
kazanmayı merkezine koyması en büyük şampiyonluk ve bu benim için özel!
Ben bu oyunun
içinde futbolla sınırlayamayacağımız kadar büyük güzellikler gördüm. Ki duyup
da, “hadi oradan!” diyenlerin sayısının oldukça çok olduğu bir bağ! Takımca
bildiğimiz tüm yanlışlarla yüzleşebiliriz!
Forzalı
olmak, zorlu bir maraton. Koşarken sürekli öğren, düşerken ayrı kalkarken ayrı.
Takımım diye demiyorum, diğer bütün takımların ortak takımı olmaya aday.
Başarılarımız ve başarısızlıklarımız mercek altında. Halbuki, altı üstü bir
takım işte! Bu kadar büyütülecek bir şey
de yoktur aslında, ama vardır da, bence bu yazma işi çok iyi oldu çokta güzel
oldu? Şimdi mesela ortalığı çok fena karıştırdılar yazın diyerek, ha herkesin
arasında bir fark kaldı, o farkınan çok da güzel oldu meselam, herkesin yazdığına
kimse karışamaz, ha nasıl karışamaz, onu bende bilmiyorum. Bildiğim istediğim tek
şey.
Bazen saha
içi/dışı, pozisyon tekrarlarına gerek duymaksızın, öpelim mi birbirimizi?
Özgür Dünya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder