26 Temmuz 2018 Perşembe

Değişim

Yalnızlık hissinin zaman zaman üstüme çöktüğünü düşünüyorum. Aslında bu hissi doğru adlandırdığımdan da pek emin değilim. Her sabah aynı telaş içerisinde hazırlanıp işe gidiyorum. Ardından yavaş yavaş akan zaman eşliğinde rutin işlerimi tamamlıyorum.  Çay, öğle yemeği,  kahve derken saatime bakıyorum, mesai bitiyor. Sırada ev işleri beni bekliyor ama ben her zamanki gibi eve eşyalarımı bırakıp, üstümü değiştirip doğruca mahalleye atıyorum kendimi.  Yolda yürürken mahalledeki esnaflara selam veriyorum. Mahalleli olmak diye bir söz vardır. İstanbul’da bunu bulmak çok zor. Bulabilenler ise azdır. Bir an kendi kendime “çok şanslıyım yaa“ diyerek mahalleli mutluluğu suratımda sırıtarak yürümeye devam ediyorum.  Arkadaşlarımı görüp hemen yanlarına oturuyorum.  Keyifli bir sade türk kahvesi içme zamanı. Sipariş veriyorum hızlıca. Arkadaşlarımla muhabbet ederken bir yandan saatimi kontrol ediyorum. İçim kıpır kıpır. Çünkü maç’a gideceğim!  Dünyanın en mutlu insanı olacağım anı sabırsızlıkla bekliyorum. Saat geliyor ve maçtan sonra görüşmek üzere deyip yanlarından ayrılıyorum.


Yolda ilk maçımdan bu zamana kadar geçen süreyi değerlendirdim. Nasıl başladım? Neler kaybettim ve neler kazandım?  Koca bir kalp kırıklığı içerisindeydim. İnsanlara yararımın dokunmasını bırak kendime bir yararım yokmuş gibi hissediyordum. Dil kursunda tanıştığım ve  ilk zamanlarda  2-3 biradan fazla muhabbetimin olmadığı -daha sonradan  fazlaca çok sevdiğim- bir arkadaşım halime üzülüp kafamı dağıtmam için beni halı sahaya davet etmişti.  “Kadın kadına oynuyoruz.” dediği zaman, yıllarca erkeklerle birlikte top peşinde koşan ben, nasıl şaşırdığımı anlatamam. Futbol oynayan kadınlar var yani ... Şaşkınlık, mutluluk bir arada hemen “gelirim tabi.” demiştim.  Küçük bir çocuk gibi heyecanlanıp her maça özenle hazırlanıp, en geç 10 dakika öncesinde sahada hazır oluyordum. Saray muhafızları gibi kendime görev edinmişim.  Daha sonradan farklı bir oluşumda yer almaya başladım. Karşı Lig. Bu sefer Erkek-Kadın karışık ve bir amaç uğruna oynuyoruz.  Hem eğleniyoruz hem de bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Sorumluluk yüksek. Herkes paylaşımcı ve birbirine destek oluyor. Gündemdeki konular içimizi karartırken bir şeyler yapıyor olmak bir nebze de olsa iyi geliyor içimizdeki güzelliklere.  Çevremizdekiler de bilinçlendikçe demeyin keyfimize!

Bu güzelliklerle bir sene geçmiş.  Kazandığım şeyler saymakla bitmez.  Kaybettiğim bir şey olduğunu açıkcası düşünmüyorum.  Şaşırtıcı biçimde sosyal fobisi olan bir insan olarak ben de paylaşımcı olmaya, insanlarla etkileşime girmeye başladım. Pek çok arkadaş edindim.  Gerek spor gerek gündelik hayatta hepsi birbirinden yetenekli, her anımı değerlendirebildiğim, birlikte gülüp, ağladığım, eğlendiğim pek çok değerli arkadaş.

Çevremizi güzelleştirdiğimiz her an içimdeki filiz biraz daha yeşeriyor ve koca bir ağaca dönüşüyor.  Ama hala neden eve girmek istemediğimi ve eve girdiğim zaman içime çöken his hissi ne hiç bilmiyorum.  Hep bir şey eksik gibi.  Ürettikçe, paylaştıkça, sevdikçe, sevildikçe bir gün cevabını bulacağıma inanıyorum.

                                                                                                                                                  A.  Pesto

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ne Demek KarşıFest’te Gelmiyorum!

Karşı Lig’in   bir sezonu daha   geride kaldı, Eril Kültür ve Şiddet’e pek çok gol attık, yeterli olmadığının farkındayız, daha çok top sü...