Aytaç’a
on gün kitap okumadım,
hasta oldum
kalbimin ağrısı boynuma sızdı
o ağrıyla durmadan düşündüm
yoldan geçen birine sardunyaları sordum
aynı şeyleri günlerce düşündüm
ve bilinen bir şeyi keşfetmenin
sevincine kapıldım
okumanın düşünmeyi engellediğini buldum
yüzümü ödüllendirmek istedim
utandım sonra
o büyük kitaplardaki heybetli sözlerden
diyorlardı ki
okumak rahatlatır, gevşetir, kalbin
acısını alır
ikimiz de okuyoruz, zaman zaman kitaplar
veriyoruz birbirimize
bak bu iyi bir şey
sardunyalar büyüyor
ellerimiz kalem tutuyor
yazılar yazıyoruz
parlak simleri yere dökülen cümleler
geçiyor aklımızdan
sonra vazzzgeçiyoruz yazmaktan
“ne işe yarayacak ki” diyoruz
denize taş atıyoruz
yağlı ve çirkin suları güzel gösteriyor yuvarlak dalgalar
ben seni önce uzaktan, yazılarında
tanıdım
sonra dedim ki "bu çocuğu
bilmeliyim"
zaman içinde biraz bildim
sardunyalar açtı
çelik çomak oynadık, topaç çevirdik
bazı şeylere kafa tuttuk
bazı şeyleri kafaya taktık
-gramsci’den bahsettik
karşı hegemonya falan dedik -
daha da tutacaktık ki nefesimiz yetmedi
yüzyılın kimyasallarına buladılar bizi
kulaç atıyoruz
ben yüzme bilmem, boğulsam kendimi kurtarabilirim
onun bunun kolundan da tutarım
sardunyalar alkış tuttu balkonda
iyice büyüdüler
yazıların iyice uzuyor
hani mahirsin bu konuda
on gün sonra bir şiir kitabı aldım elime
hakkaten sert yazmış adam, köylüler
diyor öldürmek diyor
“yanlış partilere oy verirler” diyor
ama hiç “doğru parti yoktur” demiyor
şiir iyidir sen sevmezsin, baki’yi,
nedim’i bilmezsin
ben de bilmem
fakat özenle soyulmuş “çokluk senindir”
kasidesini bilirsin
turgut’tan bilirsin
ben de bilirim
anlamam ama hep okurum
bir formanın içinde, eldivenli,
şapkasız
üç direk içinde durursun, o
direklere yaslanırsın
topa vuran biri çıkıp sana:
“bir kadın kitaplar uğruna
yanabiliyorsa, kitapların içinde bir şeyler olmalı”
derse inanırsın
Kadim Fırat
14 Ekim 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder